Bursa Tarihi
Bursa ve Çevresi
Bursa'da Tarihi Yapılar
Bursa'ya Dair
Bursa'da Ünlü İnsanlar
Bursa Müzeleri
Bursaspor
Bursa Doğal Güzellikler
Uludağ ve Dağ Turizmi
Bursa Kaplıcaları ve Termal Turizm

BURSA'DA TARIHI YAPILAR | CAMILER | YEŞIL CAMII

1413 yılında Çelebi Mehmed döneminde başlanan cami, 1424 yılında Sultan II. Murad zamanında tamamlanan cami, ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli eserleri arasında yer alır.

      Planı ters T şeklinde olup, iç kısmı sekiz bölüme ayrılmıştır. Mihrabın bulunduğu kubbeli kıble eyvanıyla yan eyvanlar, ortadaki üzeri kubbeli esas mekana açılır. Kıble ayvanı orta mekanda dört, yan eyvanlarda bir basamak yükseltilmiştir. Esas mekanın ortasında bir şadırvan yer alır; bunun üzerinde kubbede aydınlık feneri bulunmaktadır. Üst katta ortada hünkar mahfili, bunun iki tarafında saray daireleri, alt katta erkan-ı osmaniyeye ait mahfiller vardır. Cami'nin asıl ünü çini kaplamalarından gelmektedir.

 

DR.NAZIM İNTEPE BEYEFENDİNİN
"DİBACE" isimli eserinden YEŞİL CAMİİ

Yeşil Sarayı ya da Camiî İnşaatı Başlıyor
     
        Sultan Mehmet, Rumeli'yi güçlü uç beyleri, sadık komutanları ve dürüst kadılara teslim ederek 1419 da Bursa'da meşhur, şimdi Yeşil Cami denilen, aynı zamanda hükümet konağı olan, bir saray yaptırmaya başladı. Hacı ivaz Paşa, Tebrizli Ali bin Ilyas Ali gibi zamanın en iyi mimarlarını; nakkaş, hakkak (taşı oyarak nakışlayan) ve sanatkârlarını toplayarak iki kubbeli iki katlı bir inşaat başlattı. Bu büyük binanın içine havuz, divan odaları, sultan mahfili, beylerbeyilerin odalarını koydurdu. Selçuklu mimarisinin devamı olduğu gözlenen; ancak "Osmanlı mimarisi" denecek şekilde karakteristik özellikler gösteren bir saray yükseliyordu.

      Bursa'nın dokuz bine düşen nüfusu tekrar artmaya başlamış, iki üç yılda onbeş bini geçmişti.Ulu Cami'nin yapıldığı zamanki heyecan, Yeşil Cami inşaatında da yaşandı. Bursa'lılar bu yükselen yeni abideyi görmeye gidiyorlardı. Cümle kapısının, kemerlerinin, kilit taşının konulmasındaki hendese ve uygulama herkesin aklını durdurmuştu. Her abidenin kapı, kemer zıvanası ikili olduğu halde, Yeşil Cami'ninki üç zıvanalı yapılıyordu. Bu uygulama sonra Fatih Camiî ve Topkapı sarayında da tatbik edildi. Mutlaka yerinde görmelisiniz. Yeşil caminin mimarisi, kemerleri, kubbelerinin üzerindeki fenerlikleri, taç kapısını ve kapının kilit taşını ne anlatanın anlatabileceğini ne de dinleyenin anlayabileceğini söyleyebilirim. Sonunda gidip yerinde görürler, gördükten sonra da sihirle yapılmış gibi olan bu eseri hayretler içinde, tekrar birbirlerine gösterirlerdi.

"Marmar" Adası'nın Aktaşları..
      Cümle kapısının kabası bitince, Kostantinapolün saray ve mabetlerinde kullanılan aktaş; yani mermerler, Marmar Adası'ndan getirilerek avluya indirildi. Rumlar, aktaşa marmar derlerdi. Türkler, o beyaz taşlara mermer dediler. Adaya; hatta adanın bulunduğu denize: Marmar, zamanla Marmara denildi. Bu mermerlerle kuzey cephesi bir gelin gibi apak örtülüyordu. Yeşil Cami'nin avlusu mermer şantiyesine dönmüştü. Onlarca kalfa, çırak, amele mütemadiyen çalışıyorlardı. Girişi, derinlik sağlayacak şekilde yüksek tutup mukarnas ya da sanat tarihçilerinin istalaktit dedikleri geometrinin sanatta kullanılan şekliyle, ana girişten iki metre ötedeki kapının kemerine indiriyorlardı. Nişlere çiniden yapılmış küçük sepetçikler koyuyorlardı. Kapının iki yanındaki mihrapçıklarda şimdi kimselerin okuyamadığı kitabelerde mimarının Hacı İvaz Paşa olduğu yazılıdır.

       Bursa'da mermer ile yapılan ilk abide oluyordu bu. Ancak mermeri de; harika hat sanatları ve Bursa'ya has çiçek motifleriyle, kemerleriyle öyle farklı yaptılar ki, önceki abidelerde kullanılan taş işçiliğinden çok farklı yeni bir güzellik ortaya koydular. Girişin iki yanına merdane gibi yuvarlak sütun yerleştirdiler. Çevresine de, kâğıda yazılmış olsa bile nefis bir hat sanatı olarak kabul edilecek; biri sülüs, biri kufi iki yazı yazdılar. Nakkaş ve hakkaklar; önce, kesilmiş mermer parçalarına ayet ya da hadisi yazıp sonra çeşitli boydaki keskilerle binlerce küçük darbeyle tam bir dantel nakısı gibi işlediler harfleri.
Ayrıca Bursa'da olan çiçeklerin, sarmaşıkların, dal ve yaprakların suretlerini iki sıra olarak hâk etmişlerdi.Aynı itinayla pencereleri ve bütün cepheyi tam üç yılda tamamladılar. Sultan Mehemmed Çelebi, ak mermerleri erişebilmesi güç bir sabır ve yüksek sanatla işleyen ustalara otuz bin altın verdi, onlara hediyelerle iltifat etti.

       Emir Sultan, Molla Fenarî gibi âlimler; yazıları, zamanın ihtiyaçlarına cevap veren konulardan seçti. Üç yıl boyunca gözlerinin, kollarının var gücünü harcayarak, kapıyı kuşatan mermerleri çiçek ve sözlerle süsleyen usta, Ali Bin İlyas Ali, şu sözleri oymuştu; "Sultanların sözü, sözlerin sultanıdır; bilhassa Hz. Peygamber'in sözü. Dedi ki: 'Aç müminleri doyuranı, Allah kıyamet gününde cennet meyveleriyle doyurur. Susuz müminleri sulayam, Allah kıyamet gününde cennet ırmakları ile sular."

       Sol tarafta ise; "Hesaba çekilmezden evvel hesabınızı yapın" "İnsanoğlu öldüğü zaman dünyadan ilişiği kesilir; ancak üç zümrenin kesilmez: Sadakayı cariye vakıf bırakan, insanların faydalanacağı ilim bırakan, hayırlı evlad bırakan" "Cömertlik imandandır, iman cennettedir." Kufi yazı da ise: "Hayra sebep olan onu işlemiş gibidir." hadisleri yazılmıştı.

      Ana kapıdan içeri girince yanlarda, tavanda ve duvardaki firuze yeşil çinilerin içinde alan kakmalı desenler vardır. Çiniyle nefis kufi ve sülüs hatiar yazılmış. Çeşitli renklerdeki desenlerle bezenerek yapılmış bu süslemeler görenleri hayran bırakıyordu. Aynı şekilde hünkâr mahfili ve iki müezzin mahfilleri de altın kakmalı yeşil çinilerden yapılmıştı. Her noktasına böyle ince süsleme sanatları ve güzel yazıların nasıl işlendiğini insanlar birbirlerine heyecanla gösterip anlatıyorlardı.

 

Döner Taş    
       Yeşil Cami'yi iki büyük kubbeli olarak inşa ettiler. İki kubbeyi birleştirmek için mimar Hacı İvaz Paşa çok çalıştı; çok hesaplar ve denemeler yaptı. Sonunda mihrap ve minberin olduğu cami bölmesine dört basamakla çıkılan merdivenin tam üstüne denk gelen yere, iki kubbe kemerinin kilit taşını büyük bir mühendislik maharetiyle yerleştirdi. Bu kemeri sağ ve solda istalaktitli iki ayakla zemine oturttu. Bu ayaklara; binanın temel kaymasını, zelzelelerden gördüğü zarar ve derecesini anlamak için döner merdane şeklinde bir taş koydu. Sonra "Dönertaş" denen bu ilginç usûl pekçok Osmanlı yapımı abide eserde kullanıldı. Yeşil Cami'deki bu taş, hâlâ yerinde durmaktadır; fakat zor dönüyor.

       Mihrabı; zamanın dahi çinicisi Mecnun Mehmet, sanat maharetinin en olgun şekliyle, çok itinalı yapıyordu. Bitince; gerçekten de, görenlerde tek parça bir çini kanaati uyandıran; rengârenk çiçek rozetlerle, ayetlerle süslü ve bezemeli bir mihrap oldu. Istalaktitleri; çevresinde Fetih Suresi'yle, bakanların önünden ayrılamadıkları, seyrine doyulmayan bir sanat eseri olmuştu. Büyük kubbenin dört köşesindeki istalaktitlerin çini desenleri ve çiçek tarzı, mihrabın benzeridir. Çinilerde kullanılan Firuze mavimsi yeşile (zamanla Osmanlı' ların çok kullandıkları bir renk oldu.) Fransızlar, Türk rengi anlamında, "Turkuaz" dediler. Şimdi duvarlarda görülen Amme Suresi'nin yazıldığı yuvarlak hat yazılarını, 1800'lü yıllarda Bursa'da valilik yapan Ahmet Vefık Paşa'mn bizzat kendisi tertip etmişti. Yazının içinde, tertip ettiğinin ibaresi hâlâ var. Müezzin mahfili ve karşılıklı odacıkların çinilerinde "Dağlar devrilse, gök çatlasa, cihanda bu abidenin bir misli yapılamaz." mânâsında bir kitabe yazılıdır.

     Sağ ve sol tarafta simetrik şekilde iki geniş oda yapıldı. Bu odalar o yıllar, sancaklardan gelenlerin meselelerinin görüşüldüğü bölümler olarak, sonraki asırlarda mahkeme salonu olarak kullanıldı. Doğudaki oda Anadolu Beylerbeyliği'nden gelenler için, batıdaki oda da Rumeli Beylerbeyliği'nden gelenler için kullanılıyordu. Üst katta bulunan çok sayıdaki iç içe odalar da Sultanın hususi görüşmeleri ve istirahati için yapıldı. Sultan Mehmet kıvrımlı merdivenlerden çıkar, üst katta dinlenir ve misafir kabul ederdi. Yeşil'de olduğu günler, yandaki imaretten "Sultanî" denen yemekler gelirdi.

Sultaniye Medresesi
     Yeşil saray ve Camiinden sonra batısına medrese, doğusuna imaret yapılmaya başlandı. Taş tuğla alaşımıyla; horosan harçlı derzleriyle, geniş iç avlusu ve her kubbe altında ders ve yatak odalarıyla; önde yüksek kubbeli, geniş tek dersliği ve dışta geniş ahşap saçaklarıyla tipik Bursa mimarili muhteşem bir medrese yükseliyordu. İki yılda bitirildi. O bölgede büyük bir külliye ortaya çıkmıştı.

     Buhara'daki Şerda Mir Arap, Şam'daki Emeviye ve Mısır'daki El Ezher Medreseleri'yle kıyas edilecek bir medrese olmuştu. Sultan, medreseye birçok vakıf bağladı. Zeki ve istidadı talabeler imtihanla alınıyordu. Parasız yatılı üniversite olan Yeşil'deki bu medrese, yüzyıllarca "Sultaniye medresesi" adıyla şöhret buldu. İleride isimlerini anacağım büyük şeyhülislâmların çoğu, hoca veya talebe olarak bu medreseden geçeceklerdi.

     İslâm memlekederindeki "en iyi medresenin adresi" zamanla Fatih Sultan'ın Fatih Camiî'ndeki ve şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin olduğu yere yaptırdığı medreseye, sonra Kanuni'nin Süleymaniye Medresesi'ne geçse de Sultaniye Medresesi o dönemlerde dahi en iyi medreselerden biri olarak devam etti. Zamanımıza kadar ulaşabilen bu muhteşem eser, "Türk İslâm Eserleri Müzesi" olarak hizmet veriyor. Yeşil cami'nin doğusunda kalan şimdi bile hizmet veren (Kebabçı, Çayevi) gibi yerler Sultan'ın yaptırdığı imarethanelerdir. Yüzyıllarca Sultan'ın hayrına parasız yemek dağıtıldı. Yüzyıllardır Bursa'lılar ya da çevreden gelenler oralarda taburelere oturur; kahve, çay, şerbet içerler ve Bursa Ovası'nı seyrederler. Çelebi Mehmet Yeşil Camiî'ne gelir getirsin diye yakın arkadaşı ve veziri Hacı ivaz paşa'ya 1419-1420 yılında "Sultan Han" adıyla şimdiki İpek Han'ı, bir yıl sonra da Fidan Han'ı yaptırdı. Hâlâ ayaktadırlar.


                                                           YEŞİLCAMİ  ve RESTORASYONU
 

Bursa'da Zaman Dergisi Temmuz 2012 Sayı3'ten alınmıştır
Doğan YAVAŞ (Yrd. Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü)



    Osmanlı padişahlarının beşincisi, Osmanlı Devleti’nin de ikinci kurucusu olan Çelebi Mehmet tarafından 1413/1419 yıllarında inşası söz konusu olduğu için tarihi vesikalarda İmaret-i Sultan, İmaret-i Sultan Çelebi Mehmed Han gibi isimlerle anılan külliye, cami, medrese, imaret, türbe ve hanlardan oluşmaktadır. Bulunduğu semte de adını veren külliyeye, cami ve türbedeki çinilerinden dolayı Yeşil Külliye denilmiş ve bu isimle meşhur olmuştur. Bânîsinin, mimarının, süsleme programını yapan nakkaş başının, mihrap çinilerini yapan ustaların, hünkâr mahfilindeki çinilerin ustasının ve külliyenin ahşap işçiliklerini yapan ustanın adını veren altı adet kitabesiyle Osmanlı mimarisinde tek örnektir.    Çelebi Mehmet, dedesi I. Murat’ın şehrin batısında, babası Yıldırım’ın da şehrin doğusunda inşa ettirdiği külliyelerden sonra kendi külliyesini şehrin ortasında ve ovaya hâkim bir tepe üzerinde bina ettirmiştir. Yeşil Cami de diğer yapılar gibi şehrin siluetinde önemli bir yer tutar. Yeşil Cami, plânı ve çini süslemeleri ile Tebriz’deki Gök Mescit’e çok benzemektedir. Bilindiği gibi Timur, 1402 Ankara savaşında Yıldırım Bayezid’i mağlup ettikten sonra Tebriz’e dönerken, yanında bazı Osmanlı bilim adamlarını ve sanatçılarını da götürmüştü, kendisi 1405’de ölünce bu aydınlar geriye gelmiş ve gelirken de beraberlerinde Tebriz’den bazı sanatkârları da getirmişlerdi. Bu sanatçıların, caminin süsleme plânlanmasında ve yazı kuşaklarındaki ibarelerin seçiminde etkili oldukları, özellikle de çinilerini imal ettikleri anlaşılmaktadır.    
    Külliyenin merkezinde yer alan caminin bânîsinin Çelebi Mehmet olduğunu, inşasının (Zilhicce 822) Aralık 1419’da bitirildiğini taç kapının üzerindeki celî sülüs yazılı, üç satır halinde bütün kavsarayı dolaşan, eşine az rastlanan uzunlukta metne sahip kitabeden öğreniyoruz. Yine taç kapının iki tarafındaki kartuşlardan sağdaki “Nâzımuhû ve râkımuhû ve mukanninu kavânînihî ekallü hademi bânîhi”, soldaki ise “Hacı İvaz bin Ahî Bâyezid” şeklindedir. Bu ibarelerden, mimarının Hacı İvaz Paşa olduğu, plânlarını, yapının kuruluşunu ve hesaplarını yani oran ve modüler sistemini de onun yaptığı anlaşılmaktadır. Yeşil Cami’ye bir son cemaat yeri yapılması da düşünülmüş, bunun için hem cephe duvarlarında kemer üzengileri hazırlanmış, hem de yapının sağ ve solunda setler düzenlenmişse de sonradan vazgeçilmiştir. Beyaz mermere işlenmiş rûmî ve palmetlerden oluşan stilize bitkisel motifleriyle, biri celî sülüs diğeri kûfî üslûpta yazılmış iki yazı kuşağıyla ve mukarnaslı kavsarasıyla yapının taç kapısı insanı çok etkiler. Cephedeki pencere alınlıklarında ve kartuşlardaki mermer yazı ve süslemeler de ince sanat ürünüdür. Yeşil Cami cephelerinin alt sırasında 14 adet pencere vardır, bu pencerelerin bronzdan mamul parmaklıklarında ve bunları birbirine bağlayan lokmaların üzerlerinde telkârî tekniğinde süslemeler yer alır. Kare, üçgen, çok kenarlı ve oval çerçeveler içinde yer alan bu süslemeler soyut yazı, geometrik ve bitkisel motifler olarak toplam 17.832 adettir. Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’de kullanılan muhteşem çiniler, sır altı, renkli sır, mozaik çini tekniklerinde yapılmış ve kabartma sarı, lâcivert, firuze ve beyaz renklerden oluşan muhteşem sanat eserleridir. Mihrabın sütunçesi üzerindeki küçük bir kitabede “Amel-i Üstâdân-ı Tebrîz” yazılıdır, hünkâr mahfilindeki sağ ve sol kemer üzengilerinde bulunan iki küçük usta kitabesinde ise “Amel-i Mehmed el-Mecnûn” adı okunmaktadır. Bu bölümlerdeki çinilerin iki ayrı çini ustası grubu tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.  
Zâviyeli, Tabhaneli, Kanatlı, Bursa tipi, Ters T plânlı ya da Çok fonksiyonlu gibi adlar verilen plân şemasında inşa edilen caminin, havuzlu ve Türk üçgenlerine oturan 13 m. çapında, 25 m. yüksekliğindeki kubbeyle örtülü ana mekânına geçit veren holün sağında ve solunda tamamen çini kaplı, günümüzde müezzin mahfili olarak kullanılan iki bölüm, ana mekânın iki tarafında iki büyük eyvan, yine ana mekânın sağ ve sol köşelerinde, birer küçük tabhane yer almaktadır. Bu tabhanelerin kubbe içleri tamamen kalem işi nakışlarla bezenmiştir. Hünkâr mahfilinin, cami içine bakan kemerinin üst tarafında yer alan Arapça kitabede, nakışların Ali bin İlyas Ali tarafından yapıldığı ve süslemelerin 827 yılı Ramazan ayının sonlarında (Ağustos 1424) bittiği belli olmaktadır. Yapıldığı dönemde çinilerden itibaren tüm duvarlar kalem işi nakışlarla süslenmişti ancak bugün, sadece kubbe içlerinde ve eteklerinde kalem işi süslemeler kalmıştır.
Yapının hünkâr mahfiliyle birlikte en gösterişli yeri, basamaklarla çıkılan mihrap bölümüdür. 6 m. genişliğinde, 10.67 m. yüksekliğinde olup celî sülüs Kelime-i Tevhîd ile taçlandırılan mihrap hem çinileriyle, hem de Fetih Sûresi’nin bir bölümü yazılmış olan sarı, lâcivert, firuze ve beyaz renkli, geniş yazı friziyle muhteşem görüntü sağlar. Sağdaki mihrap sütunçesinin başlığında “Amel-i Üstâdân-ı Tebrîz” ibâresi, mihrap çinilerinin Tebrizli ustalar tarafından imâl edildiğini gösterir. Mukarnaslı kavsarası, koltuk kısmındaki bitkisel süslemeleri, sütunçeleri, mihrabı çepeçevre dolanan geometrik süslemeli frizleri ve yazı kuşakları ile erken devir Osmanlı mimarisinin en mükemmel mihrabıdır.         
Pencerelerin ahşap kanatları geometrik süslemelidir, aynalarında rûmîler arasında sülüs yazılar işlenmiştir, binileri ise çok ince işçiliklere sahiptir.
Türbenin çini mihrabı ve Çelebi Mehmet’in sarı, lacivert ve beyaz renkte, tamamen kabartma çinilerle kaplı sandukasının bir benzeri yoktur. Türbenin ahşap kapısında Çelebi Mehmet’in, Mimar Hacı İvaz Paşa’nın ve bir de külliyedeki ahşap işlerin ustası olarak “Amel-i Hacı Ali bin Ahmed-i Tebrîzî” ibaresi vardır. Türbe, uzun süren kapsamlı bir onarımdan sonra 2009 yılında yeniden ziyarete açılmıştır.
Yeşil Cami çini, ahşap, taş ve kalemişleri yanında taçkapı, dış pencereler, müezzin mahfilleri, hünkâr mahfili, harim kubbeleri, eyvanlar, tabhaneler ve mihrapta yoğunlaşan yazıları ile de zengindir. Sülüs, celî sülüs, kûfî ve nesih tarzında olan bu yazılar gerek çini gerekse taş üzerinde sıklıkla kûfî ve celî sülüsün bir arada kullanılmasıyla tezyînî bir görünüm kazanmıştır. Bazan kitabe frizi, bazan kartuş veya madalyon bazan da alınlık olarak karşımıza çıkan yazılarda Arapça, Farsça ve Türkçe kullanılmıştır. Âyet ve hadislerden başka güzel sözlerin defaatle ve geniş bir kullanımla ele alınması, bu yapının bir fütüvvethane olduğunu yahut en azından tarikat ileri gelenlerinin yapının yazı programında söz sahibi olduğunu düşündürmektedir.  

        YEŞİL CAMİ’NİN GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR

    Eski eserlerin restorasyonu konusunda bize yardımcı olan maddi varlıklar kadı sicilleri, vakıf arşivleri ve devlet arşivleridir. Bu arşivler bizlere, tarihi eserin inşasından günümüze kadar geçirdiği tüm aşamaları göstermektedir. Bursa Yeşil Cami restorasyonu için de Bursa Kadı Sicilleri ile Başbakanlık Arşivleri’ndeki ilgili belgelere başvurulmuş ve her biri sayfalar uzunluğunda olan bu belgelerden sadece cami ile ilgili olanlar alınarak özet halinde aşağıya çıkarılmıştır.
Yeşil Cami ve külliyesi hakkındaki ilk tamir keşfinin 1552 yılında yapıldığı anlaşılıyor, bu belgede; caminin yapıldığı günden beri tam 132 yıldır kubbe kurşunlarının yenilenmediği ve artık yenilenmesi gerektiği bildirilmiş ve 10.000 akçe ile tamir edilebileceği tespit olunmuştur.
1573 tarihinde caminin kubbe kurşunları yenilenmiş, dış tarafında ve güney-doğu tabhanesinde bazı değişiklikler yapılmış fakat süslemelere müdahale edilmemiştir.
1617 tarihinde yapılan tamir keşfinde sadece medresenin onarılması söz konusudur.
1623 tarihinde yapılan keşifte ise kubbe kurşunlarının bozulduğu, yağmur sularının içeriye sızıp nakışlara ve çinilere zarar verdiği, minaresinin ve şerefesinin, tabhanenin bir kısmının ve medresenin acil olarak onarılması gerektiği bildirilmektedir, (Kalem işi nakışlara ilk olarak bu tarihte müdahale edildiği ve yenilendiği anlaşılmaktadır).   
1635 tarihli keşif defterinde, caminin batısındaki misafirhanenin ve caminin kubbesinin kurşunları değiştirilmiştir.
1645 yılında caminin suyolları, harim duvarı doğudaki tabhanenin kapısı, çatısı ve kaldırımı batı tabhanesinin çatısı ve caminin 200 adet camı yenilenmiştir.
1684 yılında, caminin orta ve harim kubbeleriyle tabhanelerinin kurşunları yenilenmiştir.
 1783’ yılında kapsamlı bir onarım söz konusudur. Bu tamirat sırasında çinilere hiç dokunulmadığı ve sadece sıvaların ve kalem işi nakışların yenilendiği ve bu yenileme işlemi yapılırken eski motiflerin aynen uygulandığı anlaşılmaktadır. Bütün bu onarımlar için nakkaş usta ve kalfalarına 17.810 para, boya ve boya içine katılacak yumurta giderleri olarak da 13.424 para olmak üzere toplam 31.234 para masraf edilmiştir. Caminin aydınlık feneri ve kubbelerin kurşunları da tamamen yenilenmiş, böylece kubbelerdeki kalem işlerinin yağmur sularından etkilenmesi önlenmiştir.
 1863 yılında Leon Parvillé tarafından yapılan onarım keşfi;
    1855 (H.1271) tarihinde meydana gelerek Bursa’ya büyük zarar veren depremden sonra şehirde büyük bir onarım faaliyeti başlatılmıştır. Hüdavendigâr Vilayeti Valisi Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’ya davet ederek, teftiş heyetinde 3000 kuruş maaşla görev yapmasını sağlayan Mühendis Leon Parvillé tarafından yapılan keşifte, Yeşil Cami ve türbesinin onarımlarının 200.000 kuruşa mal olacağı bildirilmekte ancak, tamir olunacak yerlerden bahsedilmemektedir. Fakat vesikalardan, Yeşil Cami’nin kubbelerinin yıktırılmasına gerek olmadığı ve demir çemberler içine alınarak çatlak olan yerlerine çimento enjekte edildiği anlaşılmaktadır.    
1881’de yapılan onarım keşfi;
Yeşil Cami, türbe, medrese ve Setbaşı köprüsünün tamirleri için 1881 senesinde Mühendis Batyano tarafından yapılan ve toplam maliyeti 361.795.34 kuruş olacağı tahmin edilen keşifte, caminin kalem işlerinin sağlam olduğu ve çinilerinden bozulmuş olup tamir edilmesi gerekli olanlarının yağlı boya ile aynen taklit edilmesi gerektiği rapor edilmektedir. Ancak bu karar uygulanmamıştır.
1893 yılında (Hicri 1311) yapılan onarımda Yeşil Cami’nin kubbeleri, kurşunları ile aydınlık feneri yenilenmiş, iki minaresi de onarılmıştır.
Kullandığımız arşiv vesikaları ve kadı sicillerindeki verilerin, sadece kalem işi süslemelerin restorasyonu ve konservasyonu değil, yapının diğer alanlarında yapılacak olan uygulamalara da yol göstermesi açısından kaynak olarak kullanılması önemlidir.

YEŞİL CAMİ’NİN 2009/2012 ONARIMI

    Osmanlı mimarisi içinde ayrı bir yere konulan Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’nin bakımı ve onarımı, tarihsel süreç içinde hassasiyetle yapılmış ve bu nadide eserin daha sonraki nesillere de aktarılması sağlanmıştır. Yeşil Cami’nin onarım çalışmaları 2009 yılı Aralık ayında, nitelikli iş iskelesinin kurulmasıyla başlamıştır. Taş, çini, ahşap, metal ve kalem işi süslemeleriyle sahip olduğu önemi yukarıda anlattığımız cami, uzman restoratörlerce ele alınmış ve titizlikle yapılan çalışmalar 2012 yılında bitirilmiştir. Bu muhteşem yapıda uygulanan koruma ve onarım çalışmaları şu sırayı takip etmiştir;

BELGELEME ÇALIŞMALARI:
Uygulamaya başlamadan önce çini, kalem işi, alçı ocaklar, metal, ahşap, taş, mermer gibi  tüm yüzeylerde bulunan problemler tespit edilmiş ve belirli lejantlar hazırlanarak çizim paftalarına işaretlenmiştir. Çinili yüzeylerdeki eksik çiniler, sır çatlakları, kırık çiniler, desen kayıpları gibi tahribatlar ve dönem faklılıkları, faklı lejantlarla rölövelere işlenmiştir. Tüm uygulamalar sayısal fotoğraflama yöntemi ile aşama aşama belgelenmiş ve günlük arşiv oluşturulduktan sonra kalem işi uygulama aşamasında ortaya çıkan süslemelerin rölöveleri alınıp renkli restorasyon projeleri hazırlanmıştır.

ÇİNİ YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI:
•    Çinilerin yüzeylerinde bulunan kir ve is tabakası ilk olarak saf su ve naturel sünger yardımıyla temizlenmiş, bu temizlik çalışmasında çıkmayan yoğun kir tabakaları non-iyonik sabun ve saf su yardımıyla yüzeyden arındırılmıştır. Yüzeyde bulunan tuz hareketleri ise saf su ve kağıt hamuru yardımıyla belirli zaman aralıklarıyla yüzeye kompres edilerek tuz konsantrasyonu düşene kadar çalışmalar sürdürülmüştür.
•    Çini yüzeylerdeki sır tabakasında oluşan kılcal çatlaklar mikro enjeksiyon yöntemiyle sır ve bisküvi arasına Paraloid B72 eriyiği enjekte edilerek sağlamlaştırılmıştır. Bisküvi üzerinden kopmakta olan büyük sırlı alanlar ise Japon kâğıdına transfer edilip arka yüzeyi sağlamlaştırıldıktan sonra tekrar yerine yapıştırılmıştır.
•    Mukavemetini yitirmiş olan çiniler envanter numaralarına dikkat edilerek yerlerinden sökülmüş, bu çinilerin arka yüzeylerindeki özelliğini yitirmiş olan harçlar mekanik yöntemle temizlenmiştir.
•    Yerinden çıkan çinilerin bulundukları taşıyıcı yüzey, eski harç ve dolgulardan arındırılmış, yapısal çatlaklar onarıldıktan sonra çiniler yerlerine konulmuştur.
•    Çinilerin derzleri aralarında bulunan niteliğini kaybetmiş harçlar ve çimento içerikli harçlar mekanik yöntemle yüzeyden arındırıldıktan sonra yerine analizler sonrası terkibi belirlenen kireç harcı ile dolgu yapılmıştır.
•    Çinilerdeki tüm sağlamlaştırma çalışmaları bitirildikten sonra tekrar yapılan hafif temizlik çalışması sonrasında desenli çinilerin motifleri aynı motifli çinilerden eskize alındıktan sonra tozlama yöntemiyle yüzeye aktarılıp renklendirilmiştir. Düz renkli çiniler ise paletlerdeki çininin rengine göre renklendirilmiş ve üzerlerine koruyucu sürülmüştür.

KALEMİŞİ YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI:

Kubbe desenleri klasik dönemde yapılan rumi ve yaprak grubuyla tasarlanmış gölge oyunlarıyla zenginleştirilmiştir. Kubbenin iç kısmında gözle görülen problemler fotoğraflanarak belgelenmiştir. Klasik dönem motiflerinden oluşan yüzeylerde yer yer yok olmalar ve derin dolgu alanları tespit edilmiştir ayrıca kubbede daha önce raspa çalışmasının yapıldığı yüzeyde oluşan bisturi izlerinden ve boya kalıntılarından anlaşılmıştır.
            Mevcut desenlerin ihyasına başlanmadan motifli yüzeylerde oluşmuş dökülmelerin dişçi el aletleri kullanılarak zeminin tozdan ve eski sıva artıklarından süpürülmesiyle tümlenmeye hazır hale getirilmiş, hazırlanan kireç içerikli harç ile dökülmüş yüzeyler tümlenmiştir. Kubbe dilimlerinin kenarları itinalı şekilde raspa edilerek yüzey dökülmeleri de tümlenerek orijinal rengine boyanmıştır. Rumi ve yaprak grubu desenlerinde gerekli alanlara müdahale edilmiş olup, rumi ve yaprak grubu desenlerinin tonlamalarına dikkat edilerek ihya çalışması yapılmıştır. Desenler aslına uygun olarak tamamlanmıştır. Son olarak yüzeye koruyucu sürülerek ihya çalışması sonlandırılmıştır. Yüzeylerdeki kılcal çatlaklara primal ac 33 maddesi mikro enjeksiyon yöntemiyle enjekte edilerek mukavemeti sağlanmıştır. Sıva yüzeyinde esneyen ve yerinden oynayan bölgeler de ise enjeksiyon yapılarak sağlamlaştırılmıştır.

ALÇI YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI
 
Doğu ve batı tabhane odaları, kuzey-doğu ve kuzey-batı yıldız tonozlu odaları, üst kat cami içine bakan odalarda bulunan alçı nefeslikler (ocaklar) mekânik ve kimyasal yöntemle üst yüzeydeki kir ve boya kalıntıları raspa edilerek alçı sathın orijin zemini açığa çıkarılmıştır. Alçı yüzeylerde bulunan kırık parçaları kireç katkılı alçı harç ile desen üslup özelliklerine uygun tümlenmektedir. Büyük kayıp olan alanlar ise kalıplar alınarak yeniden döküm yapılarak ve yerine montajı yapılmıştır. Temizliği yapılan ve eksik bölümleri tümlenen tüm alçı nefeslikler (ocaklar) in üzerine koruyucu sürülerek çalışma bitirilmektedir.

MERMER YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI

Genellikle pencere söveleri, kapı arkaları gibi hava akımı olmayan alanlardaki tüm mermer yüzeylerde kir tabakalarının daha yoğun olduğu görülmüştür. Caminin kuzey yönüne bakan balkon kısımlarında bulunan mermer yüzeylerin, tavan ve cephe kısımlarında bilinçsiz olarak çakılan çivilerin zamanla akıtmış olduğu pas izlerine rastlanmıştır. Dış etken kaynaklı olarak hava şartlarının ve kuşların mermer yüzeylere bıraktığı pisliklerden kaynaklanan asitlerin verdiği zararlara karşı, önceki onarımlarda kullanılan yanlış uygulamalar ile yöntemler ve yüzeylerdeki mermerlerin eksik kısımlarına yapılan plastik tamamlamaların yetersiz olduğu görülmüştü. Hünkâr mahfiline çıkan holde 4 adet korint başlıklı mermer sütun bulunmaktadır. Sütunların alt ve üst kısmında bulunan metal bileziklerin mermer üzerinde bırakmış olduğu pas lekelerine ve yer yer yüzey aşınmalarına ve parça kayıplarına da rastlanmıştı.
Yüzeydeki kir tabakası yüzde %3 ve %10’luk amonyum bikarbonat çözeltisi, dış yüzeylerdeki yoğun kir tabakası ise AB57 çözeltisi ve saf su yardımıyla temizlenmiştir.

METAL YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI:

Üzerinde pirinç ve gümüş kakma olan lokma demirli pencere parmaklıkları üzerindeki yağlı boyalar raspa edildikten sonra, demir yüzeyindeki paslar temizlenmiş, lokma demirlerde çıkan gümüş kakmalar hassas mekanik çalışmayla ortaya çıkarıldıktan sonra üzerine metallerin özelliklerine göre koruyucu malzeme sürülmüştür.

AHŞAP YÜZEYLERDE KORUMA ONARIM ÇALIŞMALARI:

Yeşil Cami’nin ahşap kapısı, holdeki ara kapısı, mihrap eyvanı, doğu ve batı büyük eyvanlar, doğu ve batı tabhane odaları, kuzey-doğu ve kuzey-batı yıldız tonozlu odalar pencere kepenkleri ve kapıları, minber, üst kata çıkış merdiven başında ve sonundaki kapılar, üst kat cami içine bakan oda kapıları ve dışa bakan balkonlu eyvan kapıları ve pencere pervazlarının ahşap kısımlarının problemleri belirlenerek sırasıyla cami içerisinde oluşturulan atölyeye alınmıştır. Ahşap yüzeylerde, önceki dönemden kalma cila kalıntıları temizlenerek özgün ahşap yüzeye ulaşıldıktan sonra üzerindeki çatlak ve kurt delikleri enjeksiyon yöntemi ile haşere ve kurtlardan arındırılmıştır. İlaçlama sonrasında çatlak ve delikler hazırlanan macun ile doldurulmuş ve üzerine koruyucu sürülmüştür. Minarelerin şerefe kapıları meşeden yapılarak yerine monte edilmiştir. Projede belirtilen muhdes pencere doğramaları sökülerek, projedeki detayına göre meşeden imal edilmiştir.
Yeşil Cami, inşa edilerek ibadete açıldığından beri en kapsamlı onarım ve koruma çalışmalarından birini 2009/2012 yılında görmüştür. Alanında yetkin çini, kalem işi, ahşap, metal ve taş restoratörlerinin gayet titiz çalışmaları sayesinde adeta yeni baştan inşa edilircesine elden geçmiş olan bu güzide eserimizin daha yüz yıllar boyu ayakta kalması en büyük temennimizdir.